Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Şubat, 2021 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Çeviri | Bruce Robbins - Olma Biçimleri: Estetik ve Siyaset Arasında John Berger’ın Yaşamı

“Demek artık sebzeler de siyasi!” Bu ifade Alain Tanner’ın 1968’e eşlik eden umutlara veda etmesine rağmen bir şekilde iyimser kalabilmiş filmi “2000 Yılında 20 Yaşına Basacak Yunus”taki karakterlerden biri tarafından sarf ediliyordu. İngiliz sanat eleştirmeni, romancı ve Tanner’la beraber filmin diğer yazarı olan evrensel edebiyat adamı John Berger da 60’ları takip eden acımasız ve umutsuz yıllarda neredeyse insanüstü bir dirayet sergilemiş ve bunu, Tanner’ın filmindeki karakter gibi bir ölçüde sebzeler ve tabi ki hayvanlar vasıtasıyla, bunların her ikisine da yakın yaşayabilmek için yapmıştı. Berger’la filmin çıkışından birkaç yıl sonra Cenevre’de tanıştım. O dönemde Fransa Alplerindeki Quincy köyünde yaşıyordu. Doludizgin 1960’ların ardından çalışmalarının giderek yok olan köy yaşamına özlem duyan bir içeriğe büründüğüne dair söylentiler vardı ve kendisiyle tanıştığımda bunu yanlışlayan hiçbir şeyle karşılaşmadım. Jean Mohr’a ait, dağ köylüleri temalı bir fotoğraf sergisinde sel m...

Totalitarizm, Kutsallar ve Sağduyu

  Orta Asya’da modern teknolojinin tarihi, uzun zaman terk edilmiş konulardan biri idi. “Geri kalmışlık” ve “vahşilik” gibi sıfatlar, bu bölgeyi karakterize eden ve kalıp şeklini alan kelimeler haline gelmişti; yani bu bölgenin develerden ve çadır evlerden oluştuğu hakkındaki düşünceler vardı. Modern teknoloji ise bu bölgede (ampuller, demir yolları vs.) Kuzeydeki “büyük ağabeyden” gelmişti. Ne teknolojisinden söz edilebilir ki? Tarih bilimi ve teknolojiler hakkındaki uluslararası bilimsel dergiler bile bu bölgeyi dikkatleri dışında bırakmışlardı. Ancak Hollandalı araştırmacı Josan van der Straeten Orta Asya ülkelerinin de şaşırtabileceğine emindir. Orta Asya’nın tecrübesine göre teknolojik hareketlenmenin tek taraflı (“gelişmiş” Batı ülkelerinden “gelişmemiş” Doğuya) olmasının yetersizliğini göstermektedir. Bunun haricinde de bu durum sağduyunun, melezleşmenin, dış borçlanmalar ile ilgili yeniden yapılanmaların ve bu ülkelerin yerel çabalarına karşı adaptasyonun deneyimini açık bi...

Gümrük Birliği: Eski Enstrüman, AB-Türkiye İlişkilerinde Yeni İşlev

            1 Ekim 2020'de yayınlanan dış ilişkilerle ilgili Avrupa Konseyi sonuçları, Avrupa Birliği'nin (AB), Türkiye ile olan ilişkilerinde yeni bir aşamaya girmeye hazır olduğuna işaret etmektedir. Bununla birlikte AB, “Kıbrıs Cumhuriyeti'nin egemenlik haklarının ihlalini şiddetle kınıyor” ve “Türkiye'yi gelecekte uluslararası hukuka aykırı olarak benzer eylemlerden kaçınmaya çağırıyor”. Ayrıca, Türkiye’nin Akdeniz’deki kapsamlı askeri güç gösterisine karşı açık bir belirti olarak “barışçıl diyalog yoluyla” farklılıkların çözülmesinde ısrar ediyor ve Türkiye'ye yaptırım uygulama kararlılığının altını çiziyor. Öte yandan AB, “Gümrük Birliği'nin güncellenmesi ve ticaretin kolaylaştırılması, insanlar arası temaslar, üst düzey diyaloglara özel vurgu ve “göç konularında devam eden işbirliği” ile olumlu bir siyasi AB-Türkiye gündemi başlatma” konusunda karar kıldı. Bu yeni gündemi başlatmanın temel koşulu, “Yunanistan ve Kıbrıs'a yönelik yasadışı faaliye...

Öldürülmemekten Fazlası...

    Kadın mücadelesi, tarihin hiçbir döneminde sadece haklar mücadelesinden ibaret olmamıştır. Kadınların da anayasada yurttaş sayılması için “ Kadının ve Kadın Yurttaşın Haklar Bildirge si” ni yazan Olympe de Gouges’un da, 20. yüzyılın başında oy hakkı için sokaklara çıkan Süfrajetlerin de mücadelesi, hukuk nezdinde elde edilecek bir haktan daha fazlasını ifade ediyordu. Kadına yönelik şiddetten başka şey konuşamaz hale geldiğimiz bu günlerde de, başat talebimiz bu olsa da, mücadelemiz yaşama hakkı talebiyle sınırlı değildir. Kadın hareketini sadece bir haklar mücadelesine ya da şiddete karşı bir harekete indirgemek, tarihsel ve toplumsal bağlamı görünmez kılıyor. Bu yaklaşım, erkek şiddetinin politik olduğunu söylemekten sakınır ve kadın mücadelesini daha az tehdit edici biçimde “apolitik” bir hareket olmaya zorlar.      Bugün, erkek şiddetine karşı birleşen feministlerin, dünyanın dört bir yanında kalabalık kitleler halinde eylem yapan, en güçlü muhalif hare...

Çeviri | Yuval Noah Harari - Gerçeklik-ötesi bir çağda yaşıyor muyuz? Evet, ama gerçeklik-ötesi türler olduğumuzdan dolayı bu böyledir.

Paylaşılan kurgular - haberler, dinler, romanlar, sporlar, para ve hatta markalar biçiminde - hayatımızı dolduruyor, ama sorun yok. Tarihçi Yuval Harari, bu ortak inançlardır insanların iş birliği yapmasına ve gezegeni fethetmesine yardımcı olduğunu açıklıyor. Bugünlerde bize defalarca kez, sadece belirli gerçeklerin değil de tüm tarihlerin sahte olabileceği korkunç post-hakikatin yeni bir çağa girdiğimiz söyleniyor. Ama eğer bu gerçeklik-ötesi bir çağ ise, hakikatin huzurlu çağı tam olarak ne zamandı? Peki post-hakikat çağına geçişimizi ne tetikledi? İnternet? Sosyal medya? Putin ve Trump'ın yükselişi? Tarihe üstünkörü bir bakış, propaganda ve dezenformasyonun yeni bir şey olmadığını ortaya koyuyor. Aslında, insanlar her zaman post-hakikat çağında yaşamışlardır. Homo sapiens, her şeyden önce kurgu yaratma ve yayma konusundaki benzersiz insan yeteneği sayesinde bu gezegeni fetheden bir gerçeklik-ötesi türdür. Sadece biz kurgusal hikayeleri icat edebildiğimiz, bunları etrafa ...

Çeviri | Grace Blakeley - Mini-Kapitalistlerin İsyanı

Reddit güdümlü GameStop sıkıştırması (short squeeze) kapitalizmi tehdit etmiyor çünkü zenginler kendi oyunlarında yenilmez, fakat bu kolektif eylemin yoz sistemleri afişe etme kapasitesini gösteriyor. 1976 yılında Peter Drucker “Görünmez Devrim: Emeklilik Fonu Sosyalizmi Amerika’ya Nasıl Geldi” (The Unseen Revolution: How Pension Fund Socialism Came to America) adlı kitabını yayımladı. Kitap, o gün için şaşırtıcı, fakat bugün ise sadece gülünç olan bir cümleyle başlıyordu: “Sosyalizm üretim araçlarının mülkiyetinin işçilerde olması biçiminde tanımlanırsa” [...] ABD ilk gerçek “Sosyalist” ülke olmalıydı. Emeklilik fonu sosyalizmi, sosyal değişimin yavaşça, peyderpey ve çok açık çatışma olmadan gelebileceği şeklindeki çok çekici bir fikre dayanıyor. Fabrikada patronlarla veya maksadı patronları korumak olan devletle sokakta çatışmaktansa işçiler, mülk sahibi olarak sahip oldukları gücü işletmeleri daha sorumlu davranmaya zorlamak için kullanabilirdi. Düşünüldüğünde, bu güç oldukça et...