Alan Hardman'ın "State Machine" isimli karikatürü. |
Lenin’in devlet hakkındaki yazılarının (talihsiz olsa da)
tarihsel önemi ve Gramsci’nin eserinin teorik ve stratejik öngörüsü her
ikisine de Marksist devlet teorisine dair herhangi bir tartışmada önemli bir
yer kazandırdı, fakat aynısı (kötü anlamda) meşhur Miliband-Poulantzas
tartışması için söylenemez (Poulantzas, 1969, 1976; Miliband, 1969; 1970;
1973; Laclau, 1975). Aslında bu tartışmanın önemi ne teorik teatinin
niteliğinden ne de (şükür ki) tartışmanın tarihsel öneminden kaynaklanıyor.
Miliband-Poulantzas tartışmasının önemi daha ziyade onun Marksist devlet
kavrayışında ve birçok modern gelişme için sembolik bir başlangıç noktası
olarak açığa çıkardığı sorunlarda yatıyor. Tartışma, taraflarının ikisinin de teorik maharetini
gösteremiyor. Bununla beraber tartışma, Marksist devlet teorisyenlerinin ara
sıra sürüklendiği aşırılıkları iyi bir biçimde gözler önüne seriyor.
Tartışma, modern kapitalist toplumlarda gücün
kaynağı ve devlet politikasının içeriğinin belirlenmesinde yönetici sınıf ile
devlet aygıtı arasındaki ilişkiyle ilgili kibar başlayan fakat giderek
hırçınlaşan yoğun bir teorik düşünce teatisine dönüşmüştür. Modern devlet
kapitalist toplumdaki bir devlet midir yoksa kapitalist bir devlet midir ve bu ikisi
arasındaki fark nedir?
Poulantzas’ın ilk saldırısı Miliband’ın “Kapitalist
Toplumda Devlet” adlı çığır açan eserinin 1969 yılında kelimesi kelimesine
ayrıntılı bir eleştirisi biçiminde ortaya çıkmıştır. Poulantzas ilk olarak,
Gramsci’nin çalışması istina olmakla birlikte, Marksist
devlet teorisi kuran sistematik bir girişimin olmadığını not ederek Miliband’ın bu teorik boşluğu doldurma çabasından ve aynı
zamanda onun burjuva devlet mitine ilişkin çarpıcı eleştirilerinden övgüyle
bahsediyor. Ne var ki, acı ilaçtan önce bir kaşık şekerdir bu. Poulantzas’a göre, Miliband devletin tarafsızlığı ve
bağımsızlığına ilişkin egemen burjuva ideolojisini açığa çıkarmaya çalışırken farkında
olmadan düşman saflarına geçmiştir (1969, s. 241-2). Böylelikle Miliband’ın düşünceleri, özellikle devlet iktidarının devlet
aygıtının kendisine değil devlet
görevlilerine ait olmasına ilişkin düşüncesi, burjuvazinin devlete
ilişkin varsayımlarının kalıntıları tarafından lekenmiş olarak kalmaktadır. Bu
nedenle Miliband, Poulantzas’ın toplumsal sınıfların ve devletin nesnel yapısal
gerçekliği olarak gördüğü şeyi kavrayamamaktadır. Bunun yerine o, burjuvazinin hür iradeye sahip etkin bir özne mitine önem vermektedir.
Böylelikle Miliband sınıf kavramına üretim ilişkileri
içerisindeki nesnel yapısal konumlar yerine öznelerarası ilişkiler açısından
odaklanırken, devlet kavramına ise
söz konusu (kapitalist) kurumun yapısı, biçimi ve işleyişi yerine devletin elit
tabakasının (ibid., s. 242) kişisel ittifakları, ilişkileri ve
ağları açısından dikkat etmektedir.
Bu nokta tartışmanın merkezinde yer almaktadır.
Fakat buradan itibaren söz konusu tartışma kısmen (Poulantzas’ın Miliband’ın konumunu eleştirmek için kullandığı) araçsalcılık ve (Miliband’ın Poulantzas’ın konumunu eleştirmek için kullandığı) yapısalcılık arasında geçen kaba ve kutuplaşmış
bir mücadeleye dönüşmektedir. İronik bir biçimde, tartışmanın kendi içinde, her
iki taraf birbirilerini karikatürize ettikleri konumlara yaklaşmaktadır.
Araçsalcılık, gördüğümüz üzere, devleti egemen sınıfın veya
(Miliband’ın
kullandığı terime atıf yaparsak) yönetici elitin yararına olacak şekilde
manipule edilen ve yönlendirilen tarafsız bir araç olarak görme eğilimindedir.
Bu bakış açısının temel savına göre, modern devlet kapitalist toplumda burjuva
sınıfının hükmü altında olduğu için bu sınıfın çıkarlarına hizmet etmektedir.
Böylesi bir bakış açısı failin
(bireylerin veya toplumsal güçlerin bilinçli eylemlerinin) yapı üzerindeki nedensel önemini savunmaktadır. Böylelikle devlet
politikasının belirlenmesinde, devlet görevlilerine/kadrosuna (kapitalist bir
aygıt olarak) devletin biçimi ve işlevi üzerinde öncelik verilmektedir. Kenneth
Finegold ve Theda Skocpol’un da belirttiği gibi: Aygıtın kendi iradesi yoktur
ve bu nedenle yalnızca bazı bilinçli aktörlerin iradesinin uzamı olarak eylemde
bulunabilir. Devleti kapitalist sınıfın aracı olarak anlamak, devlet eyleminin bir
sınıf olarak kapitalistlerin bilinçli ve amaca yönelik çabalarından kaynaklandığı
anlamına gelmektedir (Finegold and Skocpol, 1995, s. 176).
Böylelikle araçsalcılık (Domhoff’un çalışmalarında ve Miliband’ın erken dönem fikirlerinde ifade edildiği gibi) fail veya kişi merkezli olarak ve devlet aygıtı ile yönetici sınıf arasındaki ilişkinin basit bir görünümünü ifade edecek
biçimde yorumlanabilir: Yönetici
sınıf devlet aygıtının bir aracıdır. Araçsalcı
tez üç soruya verdiği cevaplar açısında özetlenebilir:
Soru 1. Yöneten sınıfın doğası nedir? Cevap:
Yönetici olarak kapitalist sınıf üretim araçlarının mülkiyetini elinde
bulundurması ve onu kontrol etmesiyle tanımlanmaktadır. Soru 2. Bu sınıfı devlete bağlayan mekanizmalar
nelerdir? Cevap:
Toplumsallaşma, kişilerarası ilişkiler ve ağlar. Kapitalist sınıf toplumun
geri kalanına egemen olmak için devleti bir araç olarak kullanmaktadır. Soru 3. Devlet politikaları ile yönetici sınıfın
çıkarları arasındaki somut ilişki nedir? Cevap:
Devlet politikaları kapitalist sınıfın topluma egemen olmasının
sürdürülmesinde onların genel çıkarlarının gelişmesine yardım etmektedir. Kaynak:
Gold, Lo ve Wright’dan sorular, 1975a, s. 32; cevaplar Barrow’dan
uyarlanmıştır, 1993, s. 16. |
Araçsalcı devlet teorisi bu nedenle kapitalist
devletin teorisinden ziyade, (Miliband’ın kitabının başlığında da belirtildiği gibi) kapitalist toplumdaki devletin teorisidir.
Çünkü kapitalist bir toplumda devletin kapitalistliği olumsaldır. Devletin
kapitalist toplumsal ve ekonomik ilişkilerin yeniden üretimine katılmasının
kesinliği yoktur.
Yapısalcı görüş ise, tam tersine, yapıların failler ve onların
amaçları üzerindeki nedensel önceliğine vurgu yapmaktadır. Failler yalnızca
minimal düzeyde etkileyebilecekleri nesnel yapıların taşıyıcıları olarak
algılanmaktadır. Bu çerçeveden bakıldığında, kapitalist devlet siyasi aktörler
veya yönetici sınıf üyelerinin arzularında, isteklerinden ve amaçlarından büyük
ölçüde bağımsız olarak belirlenen biçim ve işleyişiyle yapısal bir sistem
olarak görülmektedir. Bu teori kapitalist
devlet teorisidir. Yapısal açıklama, terimin kendisinin işaret ettiği gibi,
yapı veya devlet merkezlidir. Bu teori aynı zamanda devlet aygıtı ile
yönetici sınıf arasında ilişkinin basit bir görünümünü ifade etmektedir: devlet
aygıtı yönetici sınıfın uzun dönemdeki kolektif çıkarı lehine hareket
etmektedir.
Miliband-Poulantzas tartışması, Marksist teorinin
hedefine önemli bir katkı sağlamamıştır. Fakat hem yapı hem de fail merkezli
açıklamaların sınırlılıklarına işaret ettiği için devlet teorisindeki birçok
güncel gelişme için hareket noktası olarak alınmıştır.
KAYNAKÇA
Finegold, K. and T. Skocpol (1995), 'Marxist
Approaches to Politics and the State', State and Party in America's New Deal
(Madison: University of Wisconsin Press).
Laclau, E. (1975), 'The Specificity of the
Political', Economy and Society, 4 (!): 87-110.
Miliband R. (1969), The State in Capitalist
Society: An Analysis of the Western System of Power (London: Weidenfeld &
Nicolson).
Miliband, R. (1970), 'The Capitalist State- Reply
to Poulantzas', New Left Review, 59: 53-60.
Miliband, R. (1973), 'Poulantzas and the Capitalist
State', New Left Review, 82: 83-92.
Poulantzas, N. (1969), 'The Problems of the
Capitalist State', New Left Review, 58: 67-78.
Poulantzas, N. (1976), 'The Capitalist State: A
Reply to Miliband and Laclau', New Left Review, 95: 63-83.
Çeviren: Muhammed Alizade
Yorumlar
Yorum Gönder