Ana içeriğe atla

Nisan Tezleri Üzerine

 


    Rusya’da Şubat Devriminin gerçekleşmesine rağmen, pek çok sorunun ve huzursuzluğun mevcut olduğu apaçık ortadaydı. Şubat Devrimi, başında Nikolay Romanov’un bulunduğu feodal toprak soylularına ait bir iktidardan yeni bir sınıfa, yani burjuvaziye geçmesini ve böylece burjuva demokratik devrimin tamamlanmasını sağlamıştı. Burjuvaziden ve burjuvalaşmış büyük toprak sahiplerinden oluşan yeni hükümet, ordu ve polis gibi kilit görevlerini büyük toprak mülkiyeti yandaşlarına vermişti. Emperyalist güçler ile ittifaka girerek emperyalist savaşı sürdürmekte kararlı olan bir hükümetten söz eden Vladimir İlyiç Lenin, geçici hükümete güvenilmesini kabul edilemez bulmuştu. Lenin, bırakılan otorite boşluğunun yol açtığı vahametin farkına varıp üç yıla yakın kaldığı İsviçre'yi terk ederek Mühürlü Tren ile Rusya'nın başkenti Petrograd'a geldi. 3 Nisan 1917 yılında, Petrograd İstasyonu'na varır varmaz garda toplanan kitleye seslenmek üzere zırhlı bir aracın üzerine çıkarak tüm Avrupa emperyalizminin çökmesini öngören bir konuşma yaptı ve yeni bir devrin başlangıcını ilan etti. Gelişinin hemen ertesi günü Tauride Sarayı’ndaki Bolşevik toplantısında kendisiyle birlikte Rusya’ya getirdiği ünlü Nisan Tezleri’ni yoldaşlarına okumasının ardından Molotov ve Kollontay oyuna karşılık, on üç karşı oyla reddedildiğine tanık oldu. Kimi yerlerde ‘eski-Bolşevikler’ olarak adlandırılan şahıslardan Lenin’in burjuva devrimin tamamlandığı şeklindeki tezlerine itirazlar gelmeye başladı. Kendileri burjuva demokratik devrimin ancak “proletaryanın ve köylülerin devrimci demokratik iktidarı” ile son bulabileceğini iddia ettikleri için Lenin’in kendi mektuplarında ifade ettiği burjuvazinin egemenliğinin ve proletarya ve köylü egemenliğinin özgün bir şekilde birbirine geçişini reddettiler. Lenin ise “eski-Bolşeviklerin” bu gibi formüllerinin antika olduğunu ileri sürüp unutulması gerektiğini vurgulamıştı.
    Tauride Sarayı’ndaki toplantıdan sonra Menşevik ve Bolşeviklerin olduğu başka bir toplantıda tezler okundu ve fakat “bir delinin sayıklamaları” gibi çok sayıda sert eleştiri ile karşılaşıldı. Buna rağmen, 7 Nisan 1917 tarihli Bolşevik yayın organı “Pravda’nın” 26. sayısında, Lenin’in Nisan Tezleri, kendisinin özel fikirleri olarak yayınlandı ve kısa bir süre sonra, 24 Nisan tarihinde yapılan 7. Parti Kongresi’nde nihayet kabul edildi. Ardından da Kongre’nin oybirliği ile kabul ettiği slogan “Bütün İktidar Sovyetler'e” oldu.  
    Nisan Tezleri’nin içeriğine bakacak olursak, ilk tezde Lenin devrimci amaçlarla savaşı sonuna kadar sürdürme politikası yanlısı olan geniş yığınlarına burjuvazi tarafından aldatıldıklarını özel bir sabır ve özenle anlatmaları, sermaye ile emperyalist savaş arasındaki çözülmez bağ açıklamaları, sermayeyi devirmeksizin savaşı sonuçlandırmanın olanaksız olduğunu göstermeleri gerektiğini vurgulamıştı. Hemen ardından, ikinci tezde, tam da proletaryanın bilinç ve örgütlenme düzeyinin yetersizliğinden ötürü ilk aşaması olarak iktidarın burjuvaziye geçtiğini, ikinci aşaması olarak da iktidarın proletaryaya ve köylülüğün yoksul katlarına devredileceğini öne sürmüştü. Daha ilk tezlerden anlaşılacağı üzere, Lenin’in getirdiği en büyük yenilik şüphesiz “iktidar ikiliği” kavramıdır. Kendisi tezlerinde ve mektuplarında hakiki burjuvadan oluşan Geçici hükümetin yanında “proletarya ve köylülüğün devrimci demokratik diktatörlüğünü” temsil eden ikinci bir hükümetin varlığından bahsetmişti. Hâlihazırda tohum durumunda olan ikinci iktidar parlamenter burjuva demokratik bir cumhuriyette olan bir iktidar olmayıp 1871 Paris Komünü ile aynı tipte bir iktidardır. Halbuki proleterler ve köylülerin yetersiz bilinç seviyesi ve sayısal yetersizliği nedeniyle, bu iktidar uzlaşarak burjuvaziye teslim olmuş, yani Lenin’in tabiri ile proleterler ile burjuvazi arasında bir nevi sınıf işbirliği, iki diktatörlük karışıklığı oluşmuştu. 
    Fakat bir devlette iki iktidarın sonsuza kadar mevcut olması mümkün olamayacağı için, birbirlerini yok etmeye çalışması kaçınılmazdır. Geçici hükümet akıllıca davranıp bilinçli ve aydınlanmış halkı şiddetten ziyade başka taktikler yoluyla yok etmeye çalışmıştı. Kendilerini koruyan ve iktidar konumunu sağlamlaştıran yığınların göreneğe bağlılığını, zayıflığını ve örgütsüzlüğünü yalanlar, boş vaatler ve tatlı sözler ile beslemişti. Bu nedenle Lenin üçüncü tezde verilen vaatlerin yalan olduğunun kanıtlanması ve hükümetin maskesinin düşürülmesi gerektiğini vurgulamıştı. Partisinin azınlıkta olduğunun farkında olan Lenin dördüncü tezde devlet iktidarının işçi vekilleri Sovyetlerine geçmesinin gereğini savunarak geniş yığınlar uğruna sabırlı ve azimli bir eleştiri ve aydınlatma çalışmasını derhal başlatmaları gerektiğinin altını çizmişti. Böylece, yerel otoriteler ile işbirliği ve uzlaşma adı altında halkın aydınlanması ve Bolşevikleştirilmesi süreci başlatılmıştı. 
    Lenin kendi mektuplarında ve tezlerinde Şubat Devrimi sonrası harekete geçirilen küçük-burjuva dalgasına ayrıca yer ayırmış, küçük-burjuva sarhoşluk içindeki proletaryanın zehirlenmeden kurtarılması gerektiğini vurgulamıştı. Küçük patronlar, kapitalistler ile ücretli işçilerden oluşan bu tabakanın bilinçli proletaryayı sayısı ve ideolojisi ile ezdiğini öne sürüp proleter unsurlar ile küçük-burjuva arasında ayrılmanın sağlanması gerektiğinin altını çizmişti. Bu dalganın dışında, Plehanov gibi sözde sosyalist, gerçekte şoven, sosyal-şovenler ve Kautsky gibi devrimin zorunluluğuna inanmış olmayan ve “merkez” denilenlerin, proletarya ve köylülüğün devrimci demokratik iktidarının düşmanları olduğunu söylemişti. 
    Beşinci tezde devletin ve devlet iktidarının zorunluluğunu dile getirip bir parlamenter cumhuriyetten ziyade ordunun ve polisin yerine, halk milislerinin olduğu Paris Komünü tipi bir devleti kast etmişti. Bu tip bir devlette memurlar halkın dolaysız iktidarı ile değiştirilir, halkın ilk isteği üzerine görevden alınabilir, maaşları da iyi bir işçinin maaşını geçemeyecek şekilde olur. Bu devlette, iktidar fiilen işçilerin elinde olduğundan burjuvazi onlara bir şeyi zorla kabul ettirecek güce sahip olamaz. Fakat Lenin'in söylediklerine göre Sovyetler sözde sosyalistlerin politikalarına ve söylemlerine güvendikleri sürece Rusya'da “Komün-Devletin” gerçekleştirilmesi zordur. Durum böyleyken proleter yığınları, eleştiri çalışması boyunca yönlendirecek ve bilinçli proleter komünist parti unsurlarını bir araya getirecek şahıslara ihtiyaç vardır. Lenin de enternasyonalist bir gazete olan Internationale des Jeunes’in yöneticisi Münzenberg'i, partisinin Merkez Komite temsilcisi Zinovyev'i, Polonya Sosyal-Demokrat Partisinden K. Radek'i ve Alman sosyal-demokrat Hartstein'i gerçek enternasyonalistler olarak adlandırarak sadece onların devrimci enternasyonalist yığınların temsilcileri olabileceklerini ileri sürmüştü.
    Altıncı ve yedinci tez tüm mülkiyetin merkezi iktidara bağlanması ve ülkedeki tüm bankaların ulusal tek bir banka halinde birleştirilmesine ilişkin “sosyalizme doğru önemli adımları” olan iktisadi önlemlerdir. Lenin yığınları bilinçlendirmeyi amaçlayan sabırlı bir açıklama çalışmasına ve alınabilecek pratik iktisadi önlemlere sıklıkla atıfta bulunmuş, sekizinci tezde ise sosyalizmin başlatılmasının doğrudan kendilerinin görevi olmadığını ayrıca ifade etmişti. Buna rağmen, Kamenev gibi bazı yoldaşları, onu burjuva demokratik devrimi hemen sosyalist devrime dönüştürmeye çalışmakla suçlamıştı. 
    Lenin Rusya'da savaşın sona ermesinin ve barışın sağlanmasının iktidarın proletaryaya geçtikten sonra mümkün olabileceğine inandığı için burjuva, kendi iktidarını iyice sağlamlaştırmadan iktidarın bilinçli proletaryanın eline geçmesi için çalışmıştı. Proletaryanın küçük-burjuvazinin ideolojisinden tamamen kopması için isminin Rusya Sosyal Demokrat İşçi Partisi yerine Komünist Partisi olmasını, Plehanov ve Kautsky gibi şahısların başında olduğu İkinci Enternasyonal'den ayrılıp Üçüncü Enternasyonal'in kurulmasını önermişti. Böylece alıştıkları kirli gömleklerinden ayrılma sürecini hızlandıracaklarını düşünmüştü.

Nikolina Kojović

Kaynakça
Emir, Serap, „Bir kopuşun izinde: Nisan Tezleri”, https://haber.sol.org.tr/gelenek/bir-kopusun-izinde-nisan-tezleri-1688, 11.10.2021.
Lenin, Vladimir (2007), “Nisan Tezleri ve Ekim Devrimi”, Eriş Yayınları

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hollywood Grevi: Yapay Zeka ve Yaratıcı Gayri-Maddi Emek

2 Mayıs 2023 tarihinde Amerikan Senaristler Birliği’nin ( Writer Guild of America - WGA ) çalışma koşullarının iyileştirilmesi hedefiyle başlattığı Hollywood Grevi, ABD’nin eğlence sektöründe uzun süredir görülmeyen kapsamlı bir iş bırakma eylemine dönüştü. Temmuz ayının ortalarına doğru Beyaz Perde Aktörleri Derneği ( Screen Actors Guild - SAG ) ile Amerikan Televizyon, Radyo Sanatçılarının ( American Federation of Television and Radio Artists - AFTRA ) bir araya gelerek oluşturduğu Amerikan Oyuncular Sendikası’nın ( SAG-AFTRA ) WGA’nın 2 Mayıs’ta başlattığı greve katılmasıyla birlikte iş bırakma eylemlerinin kapsamı daha da genişledi. Grev devam ederken ülkede yayınlanan ünlü talk show’lar ve dizilerin kesintiye uğraması dışında, bazı sinema filmlerinin vizyon tarihleri değiştirildi.   Yaklaşık beş aylık bir süreyi kapsayan Hollywood Grevi 25 Eylül’e gelindiğinde taraflar arasında uzlaşıya varılması sonucu askıya alındı. Fakat kısa bir süre sonra bu uzlaşının, sadece senaryo yaz...

Elinizi Çabuk Tutun Yoksa Gramsci de Trump'a Oy Verecek(!)

Gazete Oksijen’in geçtiğimiz günlerde Wall Street Journal yazarı Kevin T. Dugan tarafından kaleme alınan “Meet MAGA’s Favorite Communist” başlıklı yazısını “Gramsci nasıl Trumpçıların favori komünisti oldu?” başlığıyla Türkçe’ye çevirmesi hatrı sayılır bir süre önce dolaşıma giren bir anlatıyı yeniden keşfetmeme neden oldu; Aşırı sağın Gramsci’nin başta (kültürel) hegemonya olmak üzere kimi fikirlerini sahiplendiği iddiasını temeline alan bu yazılar, kültürel çalışmalardan uluslararası ilişkilere bir çok disiplinde pek çok kez “esnetilmeye çalışılan” Gramsci teorilerine benzer bir biçimde, çarpık bir anlatıyı sahiplenerek okuyucuya olmayan ve/veya eksik bir Gramsci anlatısı sunuyor. Tıpkı geçtiğimiz yıl sonlarında Giorgio Ghiglione’nin Foreign Policy’de yazdığı “Why Giorgia Meloni Loves Antonio Gramsci” başlıklı yazısı gibi, WSJ’de yer alan bahse konu yazıda, Gramsci’nin “sınıf mücadelesinin merkezine ekonomi yerine kültürü koyduğu” iddia ediliyor. Her iki yazıda örneğine kolaylıkl...

Çeviri | Guglielmo Carchedi - Makineler Değer Yaratır Mı?

(Artık) Değerin Tek Kaynağı Olarak Soyut Emek Soyut emeğin değerin ve artık değerin tek kaynağı olması Marx’ın iktisat kuramının temel varsayımıdır. İlk olarak, neden emekçiler (artık) değer yaratsın ki? En sık duyulan itiraz, üretim araçlarını ve sermayedarları (artık) değerin üreticilerinin dışında tutmak için hiçbir nedenin bulunmadığıdır. Üretim araçlarıyla ilgili olarak, argüman iki türe ayrılabilir. Daha fazla aşırıya kaçan argüman, emekçilerin yokluğunda üretim araçlarının (artık) değer üretebileceğini savunmaktadır. Örneğin, Dmitriev’in iddiasına göre: “Tüm ürünlerin sadece makinelerin çalışmasıyla üretildiği bir durumu tasavvur etmek kuramsal açıdan mümkündür; öyle ki hiçbir canlı emek birimi (ister insan isterse de başka bir tür olsun) üretime katılmamakta ve buna rağmen belirli koşullar altında bu durumda endüstriyel kâr ortaya çıkabilmektedir; bu, üretimde ücretli işçileri kullanan günümüzün sermayedarlarının elde ettiği kârdan herhangi bir şekilde temelde farklılaşmayacak...