Ana içeriğe atla

Ekim Devrimi ve Eşitsiz Bileşik Gelişme Teorisi

 

            Bu yazı Yapısal Koşullar Ekim sayısı kapsamında belirlenen Ekim Devrimi konu başlığı dikkate alınarak yazılmıştır.

            Dünyayı değiştirmek isteyen her siyasi hareketin içinde bulunduğu durumu, değişimin nasıl/neden gerçekleşeceğini ve bu hareketin neden bu değişimi gerçekleştirebileceğini açıklayan bir kuramsallaştırmaya sahip olması gerekmektedir. Ekim devrimini gerçekleştiren Marksistler için böyle bir rehber, Komünist Manifesto, vardı. Bu kitapta Marx ve Engels, değşimin sebeplerini açıklamış ve İngiltere'yi örnek olarak vermişlerdi. Kapitalizmin toplumu ikiye böleceğini ve bu iki grup arasındaki çatışmanın proletarya lehine kazanılacağını ve sosyalizmin hakim olacağını öngörüyorlardı (Rosenberg, 2016).

            Karl Marx, toplumların üretim biçimleri üzerinden yapılarını tanımlamış, üretim biçimlerinin zamanla ve belirli sebeplerden ötürü değişeceğini ve bu değişimin de toplumu değiştireceğini belirtmiştir. Feodal düzenden kapitalizme, kapitalizmden de sınıfsız bir topluma geçileceğini savunmuş, kapitalizmin iç dinamiklerinin işçi sınıfını geliştireceğini ve bu işçi sınıfının da sınıfsız bir toplum inşa edeceğini iddia etmiştir. Marx, toplumu üretim araçlarına sahiplikleri veya bağlılıkları üzerinden, üretim araçlarına sahip olanların oluşturduğu ve  üretim araçlarına tabi olanların oluşturduğu, iki grup olarak betimler (Marx, 1867). Bu noktada,  kapitalizmin esnekliklerini ve kapitalist düzende devletlerin bağımsızlıklarını dikkate almadan bu sonuca vardığı şeklinde eleştiriler mevcuttur (Stephens, 1979).

            Kapitalist gelişimin işçi sınıfını doğurup besleyeceğini ve işçi sınıfının da proletarya devrimi gerçekleştireceğini iddia eden Marx'ın Rusya'ya bakış açısı zamanla değişmiştir. 1848-1870 yılları arasında Rusya'ya karşı bir fobisinin olduğunu dahi söyleyebiliriz. Marx, bu dönemlerde Rusya'yı Avrupa'da meydana gelebilecek olan bir devrimin önleyicisi olarak görüyordu. Fakat 1870 sonrasında Rusya ile alakalı kitaplar okumaya başladıkça bakış açısı da değişmeye başladı. Marx'ın ölümüne kadar uzatabileceğimiz bu dönemi, ileride devrimin gerçekleşeceği Rusya'ya ilgisinin artması ile karakterize edebiliriz (Borowska, 2002).

            Batı'nın proleter devrimin hemen kıyısında olduğunu düşünen Troçki ve Marksist arkadaşları biliyorlardı ki Rusya rehber kitapta belirtilenden çok uzak olmasına rağmen devrime doğru adım adım ilerleniyordu. İşte Troçki'nin uluslararası olanı sosyal teoriyle birleştiren eşitsiz ve bileşik gelişme teorisi bu ikilemi açıklığa kavuşturmuştur (Rosenberg, 2016).

         EBG teorisine göre; eşitsizlik, gelişim seviyesinde ve hızındaki farklılıklara işaret eder. Kapitalizm hem bu farklılıkların, eşitsizliklerin sebebi hem de devletleri uluslararası alanda birleştiren bir yapıştırıcı gibidir. Kapitalizmin nasıl böyle bir yapıştırıcı rolü olduğunu David Ricardo'nun "karşılaştırmalı üstünlükler teorisi"ne bakarak anlayabiliriz. Ricardo'ya göre ticaretin serbest olması ve korumacı politikaların kaldırılması bütün devletlerin faydasına olacaktır. Karşılaştırmalı üstünlükler teorisinde, Ricardo, devletlerin üretim maliyetlerinin diğer sektörlere göre en az olduğu bir alanda uzmanlaşıp sadece o sektörde üretim yapmalarının herkesin faydasına olacağını ve serbest ticaretin de etkisiyle bu uzmanlaşmanın devletlerin lehine olacağını iddia eder (Ricardo, 1817). Bu anlayış, Troçki'nin eşitsizlik kavramını beslemekte ve kapitalist toplumlarda yerleşmesini sağlamaktadır. Bu yapıştırıcı, eşitsizliğin yerleşmesini sağlayan kapitalist anlayış, geri kalmış ülkelerin gelişmiş ülkelerden teknolojiyi devşirmesine ve gelişmiş ülkelerin bulundukları seviyeden devam etmelerine olanak sağlamıştır (Thatcher, 1991). Troçki'ye göre "tarihsel olarak geri kalmış Rusya gelişmiş Britanya'dan önce proleter devrimi başarabilmiş olması sadece ve sadece eşitsiz gelişme yasasına dayanmaktadır" (Trotsky, 1930). Buna ek olarak "Ekim devrimini Rusya'nın geri kalmışlığına değil de bileşik gelişme yasasına dayandırmaktayız" (Trotsky, The History of the Russian Revolution, 1930) demiştir.

            EBG teorisi ile açıklandığı gibi gelişmeleri daha önceden gerçekleştirmiş ülkelerden bu teknolojilerin ve tekniklerin devşirilmesi Rusya'nın sınıf ilişkilerini de etkilemiştir. Troçki bu durumu "yeni 'bileşik' sosyal formasyon" olarak nitelendirmektedir (Thatcher, 1991). Bu devşirme ile gelişmiş ülkelerin seviyesinde gibi gözüken Rusya, sağlam bir burjuvaziye sahip olamamıştır. Ewa Borowska'nın Marx ve Rusya makalesinde bahsettiği gibi (Borowska, 2002), I. Dünya Savaşı Rusya'da gerçekleşecek olan devrimin ilk göstergelerinden birisi olmuştur. Rusya'da endüstrileşmeyi yarı-feodal yapı sürüklemiştir. Sağlam temelleri olmayan ve tam burjuvalaşamamış bu yapı I. Dünya Savaşı'ndan en çok etkilenen (Rosenberg, 2016) olmuştur. Aynı zamanda, Rus işçi sınıfı da devrimci rolünü üstlenebilecek kadar büyük değildi ama bu işçi sınıfının patronları liberal kapitalistler olmamasına rağmen baskıcı polis devleti olduğu için devrimci ruhları vardı (Rosenberg, 2016). EBG teorisinin açıkladığı gibi ileri devletlerin teknolojilerinin devşirilmesi aslında işçi sınıfının oluşmasına, baskı altında kalmasına sebep olmuştur. Marx'ın iddia ettiği "kapitalizmin iç dinamiklerinin işçi sınıfını geliştirmesi ve proleter devrime yol açması" süreci farklı bir şekilde gerçekleşmiştir. Ayrıca, Rus burjuvazisinin zayıflığı proletarya tarafından gücün ele geçirilmesini daha da kolaylaştırmıştır (Thatcher, 1991).

            Ekim devriminin daha kapitalist gelişimini tamamlamamış, ne bir burjuva sınıfına ne de tam anlamıyla işçi sınıfına sahip olmayan Rusya'da nasıl gerçekleştiğini ve sebeplerini anlamak için Troçki'nin eşitsiz ve bileşik gelişme teorisine bakmak yerinde olacaktır. Hem uluslararası alanda hem de ulusal alanda sahip olduğumuz çarpıklıkların sebeplerini ve çarpıklıklara rağmen gelişmenin nasıl sürdürüldüğünü anlamamızı sağlamaktadır. Ekim devrimi sonrasında kurulan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Topluluğu, iddia ettiği gibi sosyalist bir yönetime sahip miydi? Yoksa bu çarpıklıkların geliştirdiği koşullar sayesinde kurulduğundan sosyalist bir yönetime sahip olması beklenemez mi?

Yasir Safa Doğancil

KAYNAKÇA

Borowska, E. (2002). Marx and Russia. Studies in East European Thought 54, 87-103.

Marx, K. (1867). Das Kapital.

Stephens, J. D. (1979). The Transition form Capitalism to Socialism.

Trotsky, L. (1930). The Permanent Revolution.

Trotsky, L. (1930). The History of the Russian Revolution.

Thatcher, I. D. (1991). Uneven and Com
bined Development. Revolutionary Russia, 235-258.

Ricardo, D. (1817). Principles of Political Economy and Taxation.

Rosenberg, J. (2016). Uneven and Combined Development ‘The International’ in Theory and History. In A. Anievas, & K. Matin, Historical Sociology and World History Uneven and Combined Development over the Longue Durée. London.

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hollywood Grevi: Yapay Zeka ve Yaratıcı Gayri-Maddi Emek

2 Mayıs 2023 tarihinde Amerikan Senaristler Birliği’nin ( Writer Guild of America - WGA ) çalışma koşullarının iyileştirilmesi hedefiyle başlattığı Hollywood Grevi, ABD’nin eğlence sektöründe uzun süredir görülmeyen kapsamlı bir iş bırakma eylemine dönüştü. Temmuz ayının ortalarına doğru Beyaz Perde Aktörleri Derneği ( Screen Actors Guild - SAG ) ile Amerikan Televizyon, Radyo Sanatçılarının ( American Federation of Television and Radio Artists - AFTRA ) bir araya gelerek oluşturduğu Amerikan Oyuncular Sendikası’nın ( SAG-AFTRA ) WGA’nın 2 Mayıs’ta başlattığı greve katılmasıyla birlikte iş bırakma eylemlerinin kapsamı daha da genişledi. Grev devam ederken ülkede yayınlanan ünlü talk show’lar ve dizilerin kesintiye uğraması dışında, bazı sinema filmlerinin vizyon tarihleri değiştirildi.   Yaklaşık beş aylık bir süreyi kapsayan Hollywood Grevi 25 Eylül’e gelindiğinde taraflar arasında uzlaşıya varılması sonucu askıya alındı. Fakat kısa bir süre sonra bu uzlaşının, sadece senaryo yaz...

Elinizi Çabuk Tutun Yoksa Gramsci de Trump'a Oy Verecek(!)

Gazete Oksijen’in geçtiğimiz günlerde Wall Street Journal yazarı Kevin T. Dugan tarafından kaleme alınan “Meet MAGA’s Favorite Communist” başlıklı yazısını “Gramsci nasıl Trumpçıların favori komünisti oldu?” başlığıyla Türkçe’ye çevirmesi hatrı sayılır bir süre önce dolaşıma giren bir anlatıyı yeniden keşfetmeme neden oldu; Aşırı sağın Gramsci’nin başta (kültürel) hegemonya olmak üzere kimi fikirlerini sahiplendiği iddiasını temeline alan bu yazılar, kültürel çalışmalardan uluslararası ilişkilere bir çok disiplinde pek çok kez “esnetilmeye çalışılan” Gramsci teorilerine benzer bir biçimde, çarpık bir anlatıyı sahiplenerek okuyucuya olmayan ve/veya eksik bir Gramsci anlatısı sunuyor. Tıpkı geçtiğimiz yıl sonlarında Giorgio Ghiglione’nin Foreign Policy’de yazdığı “Why Giorgia Meloni Loves Antonio Gramsci” başlıklı yazısı gibi, WSJ’de yer alan bahse konu yazıda, Gramsci’nin “sınıf mücadelesinin merkezine ekonomi yerine kültürü koyduğu” iddia ediliyor. Her iki yazıda örneğine kolaylıkl...

Çeviri | Guglielmo Carchedi - Makineler Değer Yaratır Mı?

(Artık) Değerin Tek Kaynağı Olarak Soyut Emek Soyut emeğin değerin ve artık değerin tek kaynağı olması Marx’ın iktisat kuramının temel varsayımıdır. İlk olarak, neden emekçiler (artık) değer yaratsın ki? En sık duyulan itiraz, üretim araçlarını ve sermayedarları (artık) değerin üreticilerinin dışında tutmak için hiçbir nedenin bulunmadığıdır. Üretim araçlarıyla ilgili olarak, argüman iki türe ayrılabilir. Daha fazla aşırıya kaçan argüman, emekçilerin yokluğunda üretim araçlarının (artık) değer üretebileceğini savunmaktadır. Örneğin, Dmitriev’in iddiasına göre: “Tüm ürünlerin sadece makinelerin çalışmasıyla üretildiği bir durumu tasavvur etmek kuramsal açıdan mümkündür; öyle ki hiçbir canlı emek birimi (ister insan isterse de başka bir tür olsun) üretime katılmamakta ve buna rağmen belirli koşullar altında bu durumda endüstriyel kâr ortaya çıkabilmektedir; bu, üretimde ücretli işçileri kullanan günümüzün sermayedarlarının elde ettiği kârdan herhangi bir şekilde temelde farklılaşmayacak...