19. yüzyılın
sonlarından 20. yüzyılın başında patlak veren Ekim Devrimine kadar geçen döneme
kısaca göz atarsak Çarlık rejimini kökten dönüştürmeyi veya iktidarı alaşağı
etmeden rejim özelinde sadece bir takım değişimler yapmayı hedefleyen birçok
siyasi hareketle karşılaşırız. Söz konusu
hareketler nihai hedefleri açısından birbirinden farklılaşsa da, asıl
karmaşıklığa neden olan durum, benzer hedeflerle yola çıkan grupların kendi
içinde yaşadığı anlaşmazlıklardır. Karmaşa vurgusunun nedeni, bu
anlaşmazlıkların hem aynı siyasi örgütlenme içerisinde yer alan taraflar
arasında zaman geçtikçe ortaya çıkması hem de daha önce farklı Marksist gruplar
arasındaki tartışmaların devamı olarak değerlendirilmesidir. Daha açık bir
şekilde ifade etmek gerekirse, her ne kadar bu gruplar arasındaki temel
tartışma konularını tek bir cümleyle ifade edilebilsek de, ilk bakışta
kendimizi nerede başlayıp nerede bittiği tam olarak kestirelemeyen bir olaylar
zinciriyle karşı karşıya bulabiliyoruz. Ekim Devrimi bağlamında söz konusu
tartışmalar arasında ilk akla gelen ve belki de en önemlisi olan
Bolşevik-Menşevik tartışması da böylesi bir olaylar zincirinin sonucunda
tedricen ortaya çıkmıştır. Bu yazının amacı, Bolşevikler ve Menşevikler olarak
bilinen bu iki farklı Marksist grup arasındaki ayrılığın Ekim Devrimine giden
süreçte hangi olaylar sonucunda oluştuğunu ve söz konusu gruplar arasındaki
tartışmaların hangi sorunları içerdiğini kronolojik bir biçimde genel
hatlarıyla özetlemektir.
Bolşevik-Menşevik
ayrılığının ortaya çıktığı tarih için Rusya Sosyal Demokrat İşçi Partisinin
1903 yılındaki ikinci kongresi milat olarak gösterilse de, sorunun kökeni aslında
Georgiy Valentinoviç Plehanov ve Pavel Borisoviç Akselrod’un önderlik ettiği Emeğin Kurtuluşu isimli Marksist örgütün girişimleri
sonucunda 1888 yılında oluşturulan Yurtdışı Rus Sosyal Demokratlar Birliği[1] içinde farklı
eğilimlerin ortaya çıktığı döneme dek uzanmaktadır. Bununla ilgili olarak
Bolşeviklerin önderi Vladimir Lenin, Menşeviklerin savunduğu temel ilkenin
Yurtdışı Rus Sosyal Demokratlar Birliği içinden sıyrılan Ekonomistler[2] isimli grup
tarafından daha önce ortaya koyulduğunu[3] belirtmiştir.
Lenin’in varsayımları bir tarafa, biraz
sonra vurgulayacağımız, Ekonomistlerin gereksinim duyduğu değişimlerle
Menşeviklerin ilke olarak benimsediği fikirler arasındaki benzerlik de bu
bağlantıyı görünür kılmaktadır. Yurtdışı Rus Sosyal Demokratlar Birliği kurulduktan
sonra Emeğin Kurtuluşu grubu kısa bir süre bu örgütü yönetmiş ve aynı zamanda
örgüt nezdinde yayımlanan yazıları düzenleme görevini de üstlenmiştir. Fakat zamanla
Emeğin Kurtuluşu grubu birlik içindeki konumlarını kaybederek Ekonomistler
karşısında azınlık durumuna düşmüşlerdir. Mart 1898 yılına gelindiğinde daha
sonra Sovyetler Birliği Komünist Partisi ismini alacak olan Rusya Sosyal
Demokrat İşçi Partisi Minsk Kongresini gerçekleştirmiş ve bu toplantıda RSDİP’nin Merkez Komitesi ve Merkez Organı seçilmiştir. Aynı zamanda bu
toplantıda Yurtdışı Rus Sosyal Demokratlar Birliği partinin yurtdışı temsilcisi
olarak görevlendirilmiştir. Fakat sırasıyla 1898 yılının sonbaharında ve 1900
yılının ilkbaharında Yurtdışı Rus Sosyal Demokratlar Birliği içinde meydana
gelen kırılmalar farklı örgütlenmelerin ortaya çıkmasıyla sonuçlanmıştır. İlk
kırılma sonucunda Emeğin Kurtuluşu grubu birlik içinde üstlendiği yayın
görevinden vazgeçmiş, ikinci kırılma sonucunda ise bu grup birlikten ayrılarak Devrimci Rus Sosyal Demokratlar isimli ayrı bir
örgüt kurmuştur. Rus sosyal demokratları arasında meydana gelen bu ayrılık,
Raboçeye Dyelo taraftarları ile başta Georgiy V. Plehanov, Vera İ. Zasuliç ve
Pavel B. Akselrod olmak üzere Emeğin Kurtuluşu grubunun üyeleri arasındaki tartışmanın
bir sonucuydu. Bu grubun üyeleri, Yurtdışı Rus Sosyal Demokratlar Birliği’nden ayrıldıktan sonra 1900 yılının başına kadar Sibirya’da
sürgünde olan Vladimir İ. Ulyanov, Aleksandr N. Potressov ve Julius L. Martov’la bir araya gelerek İskra isimli ayrı bir gazete
yayınlayacaktı. Olayların devamına geçmeden önce, bu süre zarfında iki tarafın,
yani İskra’nın üyeleri ile Raboçeye Dyelo’nun üyelerinin iddialarına kısaca değinmek daha sonra
Bolşeviklerle Menşevikler arasındaki çıkan tartışmada tarafların birbirilerine
yönelttiği eleştirilerin anlaşılmasını kolaylaştıracaktır.
Her ne kadar uzun bir
süre Plehanov’un fikirleri Rus Sosyal Demokratlar arasında Lenin’e nazaran daha baskın konumda olsa da, Lenin tarafından 1897
yılının sonunda kaleme alınan ‘Sosyal Demokratların Görevleri’ başlıklı yazı, hem Emeğin Kurtuluşu grubu, yani Plehanov
tarafından benimsendiği[4] hem de kapsamlı
bir değerlendirme olduğundan dolayı Ekonomistlere karşı girişilen mücadelenin
anlaşılması için değinebileceğimiz bir metindir. Lenin bu metinde proletaryanın
sınıf mücadelesini sosyalist ve demokratik mücadele olmak üzere ikiye
ayırmaktaydı. Kapitalist sınıfa karşı yapılacak olan sosyalist mücadele
sosyalist toplumu örgütlemeyi ve sınıf sistemini ortadan kaldırmayı
hedeflerken, mutlakiyet rejimine karşı yürütülecek olan demokratik mücadele
Rusya’nın toplumsal ve siyasi sistemini demokratikleştirmeyi ve Rusya’da siyasi
özgürlüğün elde edilmesini nihai amaç olarak belirlemekteydi. Fakat önemli olan
nokta, demokratik mücadele ile sosyalist mücadele arasındaki ayrılmaz bağ
üzerinde yapılan vurguydu. ‘Sürekli devrim’ başlığı altında tartışılan bu konu
Ekonomistler açısından farklı bir şekilde değerlendirildiği için iki taraf
arasında anlaşmazlığa neden olmaktaydı. Komünist Manifesto’nun ‘aşamalı devrim’
anlayışını savunan Ekonomistler, nihai kertede proletaryanın devrimci
mücadelesini ireli bir tarihe ertelemekteydi. Diğer bir deyişle, mutlakiyet
rejimini ortadan kaldıran burjuva devrimi ilk aşamayı oluştururken, proletarya
bu koşullar içinde tedrici olarak örgütlenip sosyalist devrimi
gerçekleştirecekti. Fakat sorun sadece bununla sınırlı değildi. Ekonomistler
proletaryanın devrimci mücadelesinde siyaset ve ekonomi arasında net bir ayrım
yapmaktaydı. Yekaterina D. Kuskova tarafından kaleme alınan ve grubun
manifestosu olarak bilinen Credo’da[5] Batı
ülkelerindeki siyasi mücadelenin ekonomik mücadeleye nazaran ağır bastığı ve
ayrıca siyasi mücadele sürecinde işçi sınıfının bir sınıf olarak demokratik
kurumları kazanmakta ve kullanmakta başarısız olduğu vurgulanmaktaydı. Ekonomistlere
göre işçi sınıfı hareketinden çıkarsanabilecek
temel yasa asgari direniş çizgisiydi. Batı’da bu çizgi siyasi eylem idi ve siyasi eylemin tüm enerjisi tükeninceye
dek Komünist Manifesto’da formüle edildiği
şekliyle Marksizm, işçi hareketinin üstlenebileceği en iyi biçim olarak
değerlendirilmekteydi. Fakat bu enerji bir kez tükendiği zaman Marksizm’in
kriziyle karşılaşmak (veya Bernsteinism'e doğru yönelim) kaçınılmazdı.
Ekonomistler için özellikle Rusya’nın özgün koşullarında böylesi bir çizginin
siyasi eyleme doğru yönelmesi imkansızdı. Buna aynı zamanda Çarlık Rusyası’nda yaşayan ve örgütlenme becerisinden yoksun olan bir işçi
sınıfı eklediğiniz zaman iç karartıcı bir manzarayla karşılaşmanız kaçınılmaz
hale geliyordu.[6]
Dolayısıyla Rus Marksistlerin yapması gereken, proletaryanın ekonomik
mücadelesine katılmakla birlikte siyasi mücadele söz konusu olduğu zaman
liberal muhalefete destek vermekti. Bu görüşleriyle Ekonomistler, Marks’ın devrimci teorisini değiştirmeye çalışan Eduard
Bernstein’in savunuculuğu yapmakla reformcu akımdaki yerlerini almaktaydılar.
Bu reformist yanaşma, aynı zamanda grubun partinin muhalif partilere karşı yeni
bir tutum[7] almasını
gerektiren radikal değişim çağrılarında da farkedilmekteydi. Lenin’in Ağustos 1899
yılında Credo manifestosuna cevaben kaleme aldığı ‘Rus Sosyal-Demokratlarının
Bir Protestosu’ başlıklı yazısı
Ekonomistlerin iddialarını tek tek cevaplamaktaydı. Bunun yanısıra, benzer
sorunlar daha önce ‘Sosyal
Demokratların Görevleri’ başlıklı yazıda
da ele alınmıştır. Lenin, işçilerin demokratik mücadelesini anlatırken bu
süreçte ekonomik talepler için yapılacak mücadelenin siyasi ihtiyaçlar için
yapılacak mücadeleye sıkı sıkıya bağlı olduğunu ve bunların “aynı madalyonun
iki yüzü”[8] gibi değerlendirilmesi
gerektiğini vurgulamaktaydı. Zira her sınıf mücadelesi bir siyasi mücadele idi.[9] Liberal
muhalefetle yapılacak ittifaka gelince ise Lenin için mutlakiyet rejimine karşı
yapılacak her ittifak geçici ve şarta bağlıydı. Entelijensiyanın ve burjuvazinin
tutarsız demokrasi anlayışına karşılık yalnızca proletaryanın tek başına
üstleneceği mücadele gerçek bir demokrasi kazanımıyla sonuçlanabilirdi. Zira “otokrasinin hiçbir şartla sınırlanmamış ve tek tutarlı
düşmanı”[10]
işçi sınıfı idi. Daha önce belirttiğimiz gibi, Lenin’in bu fikirleri Emeğin Kurtuluşu grubu tarafından kabul
edilmişti. Buna ek olarak, kısa bir süre sonra kurulan İskra grubu da Ekonomizm’e
karşı devrimci sosyal demokrasi ilkelerinin savunuculuğunu yapmaya devam etti.
Fakat bu durum, daha sonra İskra içinde Martov'un destekçileri ile Lenin
taraftarları arasında oluşan soruna engel olmayacaktır. Fakat bu anlaşmazlığın
somut bir biçimde ortaya çıkması için RSDİP’nin 1903 yılında Brüksel’de
başlayıp Londra’da biten ikinci kongresini beklemek gerekecektir.
Yurtdışı
Rus Sosyal Demokratlar Birliği içindeki ayrılmanın ardından Mayıs 1900’de
kurulan Devrimci Sosyal-Demokratlar Örgütü 1901 yılının Ekim ayına gelince
İskra grubu ile birleşerek Yurtdışı Rus Devrimci Sosyal-Demokrasi Ligini
oluşturacaktır. Bu örgüt, Yurtdışı Rus Sosyal Demokratlar Birliği’ndeki
kırılmalara cevaben RSDİP’nin Merkez
Komitesinin önderliği altında partinin yurtdışındaki tek temsilcisi olarak
kabul edilecektir. Fakat RSDİP içinde daha sonra meydana gelen bölünme, Lenin’in önderliğindeki grubun Yurtdışı Rus Devrimci
Sosyal-Demokrasi Ligi’nden ayrılmasıyla
sonuçlanacaktır. Söz konusu bölünme tartışmamızın odağındaki Bolşevik-Menşevik
tartışmasının ta kendisidir.
Kongre tartışmalarına
geçmeden önce şunu belirtmek gerekir ki, Bolşeviklerle Menşevikler arasındaki
sorun, İskra grubu ile Ekonomistler arasındaki mücadelenin devamı niteliğinde
olduğu için ve tarafların tutumları çok
net bir biçimde birbirinden farklılaştığı için söz konusu olaylar zincirinin
anlaşılmasında sadece Bolşeviklerin önderi Lenin’in görüşlerini içeren yazıların temel alınması yeterli olacaktır. Vladimir
Lenin tarafından kongrenin gerçekleşmesinin hemen ardından kaleme alınan ‘RSDİP’nin İkinci
Kongresi Üzerine Rapor’ isimli metin ve daha sonra partinin İsviçre’deki
destekçi grubu tarafından yazılan ‘RSDİP’deki Bölünmenin Kısa Özeti’ başlıklı mektup
Bolşevik-Menşevik ayrılığının gerçekleştiği toplantıya ilişkin genel bilgiler
vermektedir. RSDİP’nin ikinci
kongresine Rus sosyal demokratlarını temsilen farklı örgütler katılmıştı. Fakat
asıl mücadele İskra taraftarları ile İskra karşıtı olarak bilinen grubun
üyeleri arasında devam edecekti.[11] İskra karşıtı
olarak bilinen grupta Raboçeye Dyelo taraftarları ile Bund[12] örgütünün
üyeleri yer almaktaydı. Oy dağılımına baktığımız zaman İskra grubunun 33,
Raboçeye Dyelo taraftarları ile Bundistlerin ise 8 oyu vardı. Önemli olan
ayrıntı, İskra grubunun bir bütün oluşturmasına rağmen kendi içinde ‘keskinler’ (24 oy) ve ‘yumuşaklar’ (9 oy) olarak
ikiye ayrılmasıydı. Bu iki farklı tanımlama partiye üye olabilme sorunu ile
ilgili Lenin ve Martov tarafından ayrı ayrı sunulan önerilerden
kaynaklanmaktaydı. Lenin’in tanımı daha
disiplinli, merkeziyetçi ve profesyonel devrimcilerden oluşan bir parti üyeliği
öngörmesi açısından Martov’un önerisinden
farklılaşmaktaydı. Söz konusu ayrım, İskra grubu içinde Lenin’nin taraftarları ile Martov’un destekçileri arasında uzun yıllar devam edecek bir tartışmaya dönüştü. Kongrede yapılan oylamada Martov’un tasarısı kabul edilse de, sorun sadece bununla sınırlı kalmadı. Bir
sonraki aşama, merkez kurullarına (Merkezi Organın Yazı Kurulu ve Merkez
Komite) üye seçimi aşaması idi. Yeni tasarıya esasen, İskra’nın eski yazı kurulunu oluşturan 6 üyeden (Plehanov,
Akselrod, Zasuliç, Starover, Lenin, and Martov) yalnızca üç kişi yeni kurulu
oluşturacaktı. İlk bakışta tasarı İskra grubu tarafından sorunsuz bir şekilde
kabul edilse de, seçilen üç kişinin Plehanov, Lenin ve Martov olduğu anlaşılınca
azınlık kesimi, yani Martov’un destekçileri
bu karara karşı çıktılar. Martov’un kendisine verilen görevi kabul etmemesi ve geri kalan azınlık grubunun
Merkez Komite seçimine katılımı reddetmesi sonucunda Merkez Komitesi tamamen ‘keskinler’den oluştu.
Böylece, kazanan kesim ‘Bolşevikler’
(çoğunluk), oylamaya katılmayı reddeden muhalif grup ise ‘Menşevikler’
(azınlık) ismiyle tarihteki yerini aldı. Her ne kadar Lenin önderliğindeki
Bolşevikler bu toplantıda partiyi kendi görüşleri doğrultusunda örgütlemeyi
başardılarsa da, ilk başlarda Lenin’in yanında yer alan Plehanov’un parti içindeki bölünmeyi engellemek için Menşevikler lehine verdiği
tavizler Bolşeviklerden oluşan grubu ayrı bir fraksiyon oluşturmaya itti. Lenin’in söz konusu tavizler sonucunda İskra’nın yazı kurulundan ayrılmasıyla birlikte İskra Menşeviklerin
kontrolüne geçti. Böylelikle 1903 yılındaki kırılma sonucunda çoğunluğu
oluşturmayı başaran Bolşevikler bu üstünlüğü sadece bir kez elde ettiler ve
daha sonra kendi isimleriyle bağdaşmayacak bir biçimde hep azınlıkta kaldılar.
Görüldüğü üzere, Ekim
Devrimi’ne giden süreçte Bolşevik-Menşevik tartışmasının somut bir
şekilde ortaya çıkması parti üyeliğinin niteliği ve merkez kurullara seçimdeki
değişimleri içeren farklı tasarıların sonucuydu. Fakat bu durum, İskra grubu
içinde azınlığı oluşturan Menşeviklerin Ekonomistler ve Bundistler başta olmak
üzere, İskra karşıtı gruplar tarafından destek gördüğünü görmezden gelmemize
engel değildir. Bunun nedeni ise, daha önce de vurguladığımız gibi, Menşevik
grubun sosyalist devrimin hayata geçirilmesine ilişkin fikirleriyle Ekonomistlerin
bu konudaki görüşleri arasındaki benzerlikti. Menşevikler, Ekonomist akımın
radikal değişim çağrılarına benzer hedeflerle yola çıkmışlardı. İktidarı ele
geçirme arayışına karşılık reformist faaliyetlerin savunucuğulunu yapan
Ekonomistlerle “devrim değil, reform yolunda ilerleme”[13] çağrısı yapan
Menşevikler arasında herhangi keskin bir fark söz konusu değildi. Tüm bu görüş
farklılıkları göz önünde bulundurulduğu zaman, bu mücadeleden nihai olarak kimin
galip ayrılacağını belirleyecek olan etken ise Çarlık Rusyası’nın yapısal
koşullarına ilişkin yapılan doğru değerlendirmeler olacaktır.
Muhammed Alizade
[1] 1888 yılında kurulan bu örgüt
nihai ismini 1894 yılında almıştır.
[2]
Yurtdışı Rus Sosyal
Demokratlar Birliği içinde ‘Ekonomistler’ olarak bilinen bir grup ‘genç’ (the Young) aynı zamanda
yayınladıkları gazetenin ismiyle ilişki olacak şekilde ‘Raboçeye Dyelocular’ veya
oportünist bir akımı temsil etmeleri nedeniyle ‘oportünistler’ olarak da
isimlendirilmekteydi.
[3]
Edward Hallet Carr, Sovyet Rusya Tarihi: Bolşevik Devrimi
1917-1923, Çev. O. Suda, 1. B., İstanbul, Metis Yayınları, Kasım 1989, s.
23.
[4] Ibid., s. 25.
[5] Vladimir
Lenin, “A Protest by Russian Social-Democrats,” Marxists Internet Archive, 2003, https://www.marxists.org/archive/lenin/works/1899/sep/protest.htm
(son erişim:
14.09.2021).
[6] Idem.
[7]
Ekonomistlerden oluşan
grubun manifestosu Credo’da yapılan radikal
değişim çağrısı, partinin diğer muhalif örgütlenmelere karşı olan tutumu için
de geçerliydi. “Hoşgörüsüz Marksizm”den “demokratik Marksizm”e geçişin
öneminden bahsedilen yazıda, partinin iktidarı ele geçirme arayışının değişim
ve reform gibi yeni hedeflere dönüşmesi gerektiği vurgulanmaktaydı.
[8] Vladimir
Lenin, “The Tasks of the Russian Social-Democrats,” Lenin
Internet Archive, https://www.marxists.org/archive/lenin/works/1897/dec/31b.htm
(son erişim:
14.09.2021).
[9] Idem.
[10] Idem.
[11]
Berne Promotion Group of the R.S.D.L.P., “A Brief Outline of the Split in the
R.S.D.L.P.,” Lenin Internet Archive,
https://www.marxists.org/archive/lenin/works/1905/feb/00.htm
(son erişim: 14.09.2021)
[12]
Rusya, Polonya ve
Litvanya Yahudi İşçileri Birliği olarak da bilinen grup Rusya’nın batı bölgesindeki yarı proleter Yahudi
zanaatkalarından oluşan birliktir.
[13] Carr, op.cit., s. 48.
Yorumlar
Yorum Gönder