Ana içeriğe atla

İki Kriz – İki Çözüm Önerisi: Aşılar ve Elektrikli Arabalar

 


Son dönemde uluslararası toplumun ortak olarak gündeminde en çok yer alan iki konudan bahsetmek mümkün. Bunlardan ikisinin de tarihsel bir arka planı olduğunu söylemek ve bilim insanlarının antroposen çağ olarak adlandırdıkları döneme denk gelmeleri arasında bir ilişki kurmak da mümkün. Bu iki konu, ya da daha doğru olarak iki kriz, insanın doğa ve doğal yaşam üzerinde kurduğu sapkın ilişkinin bir tezahürü. İlki ve gündemde daha sıcak olarak yer tutan pandemi krizi ve ikincisi ise iklim krizi.

Birçok çevreci, bilim insanı ve araştırmacı pandemi ile iklim krizi arasında doğrudan bir bağ kuruyor. Hatta bazısı iklim krizinin sebepleriyle pandemi krizinin sebeplerinin büyük ölçüde ortak sebepler olduğunun altını çiziyor. Hal böyleyken bu iki krizi bir arada düşünmek anlamlı bir durum olarak ortada. Pekala bu iki krize dair iki önemli çözüm aracını aynı anda düşündüğümüzde karşımıza çıkan ne? Pandemi krizinden çıkış yolu olarak sunulan aşı(lar) ve iklim krizine sebep olan fosil yakıtların önemli ölçüde azalmasını sağlayacak elektrikle/bataryayla çalışan araba(lar).

Ancak bunların krizleri çözmekte ne denli başarılı olacakları tartışmalı. Birkaç istatistik vermek bu noktada zaruri gözüküyor. Birleşmiş Milletler’in aktardığına göre henüz aşının hiç girmediği ülke sayısı 130 kadar. Bunun en önemli sebebi ise tabiri caizse parayı verenin düdüğü çaldığı bir durum olması. Aşının Avrupa Birliği ülkelerine (AB’nin yaptığı antlaşmaya göre) girişi doz başına 12€. Elbette antlaşmalardan antlaşmaya fiyat değişiyor. Bununla birlikte İsrail doz başına 23€ ödeyerek ülkesindeki tüm vatandaşların yarısının ilk doz aşısını, %33’ünün ise ikinci doz aşısını tamamladı. Öte yandan Tesla’nın en uygun araçlarından Model 3’ün ABD satış fiyatına bakalım. Sitelerindeki bilgiye göre bir elektrikli Tesla Model 3’ün fiyatı 35.000$. 12€’luk bir aşıyı bile kendilerine sağlayamayan 130 ülkeden Tesla marka elektrikli araba sahibi olmasını bekleyen bir anlayışı düşünelim. Aşıya dahi erişim sağlayamayan ülkelerden iklim krizini önlemek için elektrikli araç almalarını beklemenin anlamını düşünelim. İki krize karşı sunulan iki “anlamlı” çözümü düşününce her iki krizin de çözülmekten uzak olduğu gerçeğini hatırlamak zorunda kalıyoruz. İki krizin de uluslararası toplumun ortak sorunu olmasının sebebi, ikisinin de sınır-aşan sorunlar olmasıyla ilişkili.

Genel eğilim ve tartışmanın bir yanı, aşılamanın dünya genelinde yoğun olarak gerçekleşmezse pandeminin etkilerinin uzun zaman süreceği yönünde. Ancak tartışmaları takip edenlerin çok azı aşıların patentlerinin uçuk bir miktarda olmasını tartışıyor. İklim değişikliğine çok büyük oranda Tesla marka elektrikli araba alma gücüne sahip devletler sebep olurken küresel Güney yeterli önlem almamakla eleştiriliyor.

Bunun yanında aşıların ve elektrikli arabaların bu iki krizi çözmekten çok uzak olduğu açık. Bilim insanlarının tartışma başlıklarına bakarak bile bunu anlayabiliyoruz. Aşıların yeni varyantlara çözüm üretip üretmeyeceği konusu başlıca bir tartışma başlığıyken önümüz yıllarda yeni pandemilerle karşılaşacağımız söyleniyor. Zaten bu da karşılaştığımız ilk kitlesel epidemi değil. Ebola’nın halen daha can alıcı şekilde var olduğunu unutmamak gerekir. Peki Ebola neden bu kadar gündemde değildi, veya başka bir deyişle neden hala gündemde değil? Belki de bu hastalığın önemli ölçüde bahsi geçen aşıya hiç ulaşamamış 130 ülkede yaygın olarak görülmesiyle ilişkilidir. Yani SARS-Cov-2 ne ilk kitlesel epidemiydi, ne de sonuncusu olacak gibi.

Fosil yakıt kullanımını önemli ölçüde ortadan kaldıracak bir adım olduğu söylenen elektrikli arabalar nasıl oluyor da aynı ölçüde önemsiz. Çünkü elektrik üretiminin yoğun kısmı halen daha fosil yakıtlardan sağlanıyor. Yani elektrikli arabaya binince çevre dostu olmuş sayılmıyoruz. Zaten 130 ülkede ve daha fazlasının vatandaşında da bu arabayı alacak gelir seviyesi yok. O halde bu krizlerin çözümü ne? En önemli iki seçenek anlamını yitiriyorsa, dünyanın içerisine düştüğü bu krizler silsilesinden çıkmanın yolu ne? Sorun üretim ilişkileri ile birlikte insanın doğa üzerinde kurduğu sapkın ilişkiyse, çözüm de bu ilişkinin ortadan kaldırılması mı?

 - Mertcan Keleş

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hollywood Grevi: Yapay Zeka ve Yaratıcı Gayri-Maddi Emek

2 Mayıs 2023 tarihinde Amerikan Senaristler Birliği’nin ( Writer Guild of America - WGA ) çalışma koşullarının iyileştirilmesi hedefiyle başlattığı Hollywood Grevi, ABD’nin eğlence sektöründe uzun süredir görülmeyen kapsamlı bir iş bırakma eylemine dönüştü. Temmuz ayının ortalarına doğru Beyaz Perde Aktörleri Derneği ( Screen Actors Guild - SAG ) ile Amerikan Televizyon, Radyo Sanatçılarının ( American Federation of Television and Radio Artists - AFTRA ) bir araya gelerek oluşturduğu Amerikan Oyuncular Sendikası’nın ( SAG-AFTRA ) WGA’nın 2 Mayıs’ta başlattığı greve katılmasıyla birlikte iş bırakma eylemlerinin kapsamı daha da genişledi. Grev devam ederken ülkede yayınlanan ünlü talk show’lar ve dizilerin kesintiye uğraması dışında, bazı sinema filmlerinin vizyon tarihleri değiştirildi.   Yaklaşık beş aylık bir süreyi kapsayan Hollywood Grevi 25 Eylül’e gelindiğinde taraflar arasında uzlaşıya varılması sonucu askıya alındı. Fakat kısa bir süre sonra bu uzlaşının, sadece senaryo yaz...

Elinizi Çabuk Tutun Yoksa Gramsci de Trump'a Oy Verecek(!)

Gazete Oksijen’in geçtiğimiz günlerde Wall Street Journal yazarı Kevin T. Dugan tarafından kaleme alınan “Meet MAGA’s Favorite Communist” başlıklı yazısını “Gramsci nasıl Trumpçıların favori komünisti oldu?” başlığıyla Türkçe’ye çevirmesi hatrı sayılır bir süre önce dolaşıma giren bir anlatıyı yeniden keşfetmeme neden oldu; Aşırı sağın Gramsci’nin başta (kültürel) hegemonya olmak üzere kimi fikirlerini sahiplendiği iddiasını temeline alan bu yazılar, kültürel çalışmalardan uluslararası ilişkilere bir çok disiplinde pek çok kez “esnetilmeye çalışılan” Gramsci teorilerine benzer bir biçimde, çarpık bir anlatıyı sahiplenerek okuyucuya olmayan ve/veya eksik bir Gramsci anlatısı sunuyor. Tıpkı geçtiğimiz yıl sonlarında Giorgio Ghiglione’nin Foreign Policy’de yazdığı “Why Giorgia Meloni Loves Antonio Gramsci” başlıklı yazısı gibi, WSJ’de yer alan bahse konu yazıda, Gramsci’nin “sınıf mücadelesinin merkezine ekonomi yerine kültürü koyduğu” iddia ediliyor. Her iki yazıda örneğine kolaylıkl...

Çeviri | Guglielmo Carchedi - Makineler Değer Yaratır Mı?

(Artık) Değerin Tek Kaynağı Olarak Soyut Emek Soyut emeğin değerin ve artık değerin tek kaynağı olması Marx’ın iktisat kuramının temel varsayımıdır. İlk olarak, neden emekçiler (artık) değer yaratsın ki? En sık duyulan itiraz, üretim araçlarını ve sermayedarları (artık) değerin üreticilerinin dışında tutmak için hiçbir nedenin bulunmadığıdır. Üretim araçlarıyla ilgili olarak, argüman iki türe ayrılabilir. Daha fazla aşırıya kaçan argüman, emekçilerin yokluğunda üretim araçlarının (artık) değer üretebileceğini savunmaktadır. Örneğin, Dmitriev’in iddiasına göre: “Tüm ürünlerin sadece makinelerin çalışmasıyla üretildiği bir durumu tasavvur etmek kuramsal açıdan mümkündür; öyle ki hiçbir canlı emek birimi (ister insan isterse de başka bir tür olsun) üretime katılmamakta ve buna rağmen belirli koşullar altında bu durumda endüstriyel kâr ortaya çıkabilmektedir; bu, üretimde ücretli işçileri kullanan günümüzün sermayedarlarının elde ettiği kârdan herhangi bir şekilde temelde farklılaşmayacak...