Modern tarihin en önemli kadın figürlerinden biri olan Rosa Luxemburg, 20. yüzyılın başında hem Almanya hem de Rusya’da devam eden devrimci hareketlerin ön saflarında yer almıştır. Luxemburg, kadınlara çok az hak tanınan bir dönemde geleneksel olarak erkeklerin lider rol üstlendiği ve kadınların bir kenara itildiği işçi hareketlerine hem katılmış hem de önderlik etmiştir. 1871’de Polonya kırsalında yaşayan köylü bir ailede doğan Luxemburg, o dönemde onun sosyal konumunda olan bir kadından beklenenden çok daha fazlasını başarmıştır.
Luxemburg daha sadece 16 yaşındayken, Polonya Krallığı’nda o dönem zayıf bir örgütlenmeye sahip olan ve onun örgütlenmesinden kısa bir süre önce dört liderinin idam edildiği ve o dönemlerde Proletarya olarak bilinen Sosyal Demokrat Parti’ye katıldı. Örgütlenme konusunda Rusya’daki herhangi bir devrimci partiden daha ileride olan bu partinin gençlik döneminden itibaren teorik lideri olarak ün salan Luxemburg, 1919’daki ölümüne kadar da öyle kaldı. 1889’da Lüksemburg’da tutuklanma tehlikesiyle karşılaşınca İsviçre’ye kaçmak zorunda kaldı. Orada, politik faaliyete ve eğitimine yoğunlaştı, Zürih Üniversitesi’nde doğa bilimleri, Matematik ve Ekonomi üzerine çalışırken Zürih’teki işçi hareketlerinde de aktif bir rol alıyordu.
1893 senesinde düzenlenen Sosyalist Enternasyonal Kongresi’nde partisini temsil eden Luxemburg, enternasyonalizmin savunuculuğunu yaparak milliyetçi geleneği sürdüren eski üyeleri eleştirdi ve bu süreçte çok fazla tartışma başlattı. Uluslararası işçi hareketine olan inancını asla yitirmedi; bu, yıllar sonra hareketin çoğunluğunu oluşturan faaliyetlerin yapıldığı Almanya’ya taşınarak Sosyal Demokrat Parti’ye (SDP) katılmasına yol açtı. Bu süreçte gerektiğinde kitlesel mitinglerde ve toplantılarda konuşmalar yaparken, bir dizi sosyalist yayın için de yazılar yazmaya başladı. Katılımcı taban örgütlenmesi ile gelecek bir devrim ihtiyacını vurgularken dönemin Almanya’sında güçlenen reformist eğilimlerin tehlikelerine odaklanan etkili metinler kaleme aldı.
1905 Rus Devrimi
Luxemburg, 1905 Devrimi’nin sınırını burjuva demokrasisinin inşasında gören Menşeviklerin ve Bolşeviklerin o dönemde çoğunda bulunan “aşamacılığı” eleştirdi. Luxemburg işçi sınıfının devrim sürecine liderlik etmesi gerektiğini ileri sürdü, işçi hareketinde örgütlenme ve kendiliğindenlik arasındaki organik bağın da farkında olarak genel grevin ekonomik ve politik mücadeleyi birleştirici rolünü vurguladı. 1905 Devrimi’nin bastırılmasından uzun bir zaman sonra, Luxemburg’un süreçle birlikte geliştirdiği fikirleri, onun eylemini ve teorisini beslemeye devam etti.
Luxemburg sadece devrim hakkında yazmakla kalmadı, en kısa zamanda Rus işgali altındaki Polonya’ya kaçtı. Devrimci hareket sönümlendiği ve işçi yayınları yasaklandığı halde Luxemburg, partisinin yayınlarının dağıtımını sağladı ki bunun için Polonya’ya gelişinden kısa bir zaman sonra tutuklandı. 4 ay sonra salıverilerek ülkeden sınır dışı edildi ve Almanya’ya döndü. Artık devrim sürecinde genel grevlerin öneminden kesinlikle emindi, bu yönde bir konuşma yaptı ve kısa zamanda tutuklandı, “şiddeti teşvik” suçundan hüküm giyerek 2 ay hapis yattı. Luxemburg 1913 yılında, ekonomik politiğin Marksist eleştirisine özgün ve yaratıcı bir katkı sağlayan “Sermaye Birikimi” eserini yazdı. Kitapta; kapitalist sistemin iç çelişkilerinin yönetiminin, kapitalist dünyanın “dışında” kalan toplumların kaynaklarının sürekli sömürüsünü gerektirdiğini ileri sürerek özellikle kapitalist üretimin genişlemesine ve bunun kapitalist devletlerin emperyal ihtirasları ile ilişkisine odaklandı.
Almanya Sosyal Demokrat Partisi ile yol ayrımı ve I. Dünya Savaşı’na muhalefet
1910’a gelindiğinde SDP içindeki tansiyon zirveye ulaşmıştı ve parti, reformistlerin gittikçe artan emperyalist doğasına ve parti merkezinin parlamenter eğilimlerine karşı çıkan devrimci kanat için ana esin kaynağı olarak görülen Luxemburg ile birlikte üçe ayrıldı. Birinci Dünya Savaşı’na karşı muhalefeti 1914 Şubat’ında yeniden tutuklanmasına yol açtı, bu seferki “Eğer bizden Fransız veya diğer yabancı kardeşlerimizi öldürmemizi bekliyorlarsa o zaman onlara ‘Hayır, hiçbir koşulda’ diyelim.” şeklindeki vicdani ret çağrısında bulunduğu konuşmasının ardından gelen “askerlerin ayaklanmasına teşvik” suçlaması yüzündendi. Neredeyse tüm SDP savunur hale geldikten sonra bile Luxemburg savaş karşıtlığını sürdürdü, 1914 senesinde Karl Liebknecht, Franz Mehring ve Clara Zetkin ile birlikte Spartaküs Birliği’ni kurdu. Sonraki dört yılının bir çoğunu hapiste geçirmesine rağmen, Luxemburg hücresinden yazarak ve örgütleyerek Spartaküs Birliği’nin ilkelerini desteklemeye devam etti. Başarısız Şubat hareketini, kapitalist barbarlığı devirecek ve işçi devletini kuracak mücadelenin başlangıcı olduğunu savunarak 1917 Rus Devrimi’ni yakından takip etti ve devrime katılmaları için Alman halkını teşvik etti.
Alman Devrimi ve Luxemburg’un ölümü
Luxemburg, Alman devriminin ilk dalgasının ardından nihayet 1918 Kasım’ında serbest bırakıldı. Salınmasından sonra Almanya Komünist Partisi’nin eş kuruculuğunu yaptı ve Karl Liebknecht ile birlikte Spartaküs Birliği’ni yeniden örgütlerken aynı zamanda tüm siyasi tutsakların affını savunan Kızıl Bayrak gazetesini kurdu. Ancak, devrimin ikinci dalgasının şiddeti Berlin’i çalkalarken sağ kanattaki Sosyal Demokratlar bunun bastırılmasını emretti ve ordu sokaklara inerek protesto eden binlerce işçiyi katletti. Luxemburg, 15 Ocak 1919’da ordu tarafından öldürüldü, tüm hayatı boyunca haklarını savunduğu işçiler ile yan yana. Ölümünden hemen önce kaydedilen son sözleri, yaşamı boyunca mücadelesini verdiği sosyal adalete dayanan toplumu kuracağına inandığı kitlelerin devrimine olan güvenini yansıtır.
“Öncülük başarısız oldu. Yine de öncülük kitleler için, kitlelerin içinden yeniden yaratılabilir ve yaratılmak zorundadır. Kitleler belirleyicidir, devrimin nihai zaferinin inşa edileceği yapı taşı onlardır. Kitleler zirvedeydi; onlar bu yenilgiyi, enternasyonal sosyalizmin gücü ve gururu olan tarihsel yenilgilerden birine dönüştürdüler. İşte bu yüzden, gelecekteki zafer bu “yenilgi”den doğacak. “Düzen Berlin’de hüküm sürüyor” Ahmak yardakçılar! Sizin düzeniniz kum üstünde duruyor. Yarın, devrim gümbürtüyle yükselecek ve sizin dehşetinize karşı haykıracak: Vardım, varım, var olacağım!
Metnin İngilizce Aslı: Kinder, Kezia, “Women on the Left: Rosa Luxemburg”, International Socialist Group, https://www.internationalsocialist.org.uk/index.php/2013/05/women-on-the-left-rosa-luxemburg/ (Son Erişim Tarihi: 17.10.2020)
Çeviren: Nisanur Atıcı
Yorumlar
Yorum Gönder