Ana içeriğe atla

Çeviri | Luke Savage - Kurbağa Pepe Komik bir Karikatürden Nefret Sembolüne Nasıl Dönüştü



Eğlenceli yeni bir belgesel, internetin tuhaf görsel simyasının ve Kurbağa Pepe isimli komik bir karikatürün, yaratıcısının itirazına rağmen postmodern sağın şiddet eğilimli gerici siyasetinin maskotu haline gelişinin açıklanmasına yardımcı oluyor.

2005 yılında karikatürist Matt Furie, ‘Boy’s Club’ isimli karikatürünün geliştirilmiş halini o dönem popüler olan sosyal medya sitesi MySpace’e yükledi. Söz konusu karikatür yalnızca altı kare ve küçük bir diyalogdan oluşuyor, Furie tarafından yaratılan antropomorfik kurbağa karakter Pepe’yi, işemek için pantolonunu indirdiğinde arkasındaki kapıyı açan arkadaşı tarafından yakalandığı anki çocuksu pişkinliğiyle resmediyor. Karikatürün son karesindeyse üçüncü bir karakterin, “Hey Pepe, duydum ki işemek için pantolonunu tamamen indiriyormuşsun” lafına memnuniyetten sırıtan Pepe, “iyi hissettiriyor adamım” (“feels good man”, Ç.N) diye cevap veriyor.

İsmini o günden beri internete mal olmuş karikatürden alan, Arthur Jones imzalı eğlenceli yeni bir belgesel, Pepe’nin çocuksu bir internet capsinden (meme, Ç.N) aşırı sağ ikonluğuna giden tuhaf hikayesini; Furie’nin karakteri yaratışını, giderek internet trolleri ve beyaz üstünlükçüler arasında popüler olan postmodern bir nefret sembolüne dönüşmesini anlatıyor.

Pepe'nin – ki Full Frontal With Samantha Bee’de yer almış, Hilary Clinton’ın resmi sitesinde insanı kendinden utandıran bir açıklama gönderisine vesile olmuştu- Trump’ın 2016 kampanyasyla ilişkisi nedeniyle sayısız tartışmaya konu olmasına rağmen film, karakterin hikayesine dair tatmin edici bir anlatı sunuyor, kimi liberaller ve alternatif sağcıların (alt-right) aksine, 2016 seçim sonucunun açıklanmasına yardımcı olduğuna inanmasanız bile.

Hikaye kısaca şu şekilde devam ediyor.

Bugün artık ikonlaşmış işeyen Pepe imgesini yaratan Furie, karakterin hiç olmadık yerlerden fırlayan varyasyonları karşısına çıktığı için şaşırıyor. Görsel ve buna eşlik eden slogan çok tutmuş ve içinden türedikleri Boy’s Club’daki dünyalarının dışında bir yaşam sürmeye başlamışlardı.

İnternetin anlamlı herhangi bir sembol veya imgeyi nasıl ve neden dönüştürebildiğiyle ilgilenenler için filmin en akılda kalıcı anı açık arayla bu olacaktır. Pepe’nin capslik kimi nitelikleri oldukça ortada. Kolay çizilebilme ve dolayısıyla taklit edilebilmesiyle viral olmak için gerekli özelliklere sahip. Fakat herhangi bir capsin temel çelişkisi, kitlesel sahiplenme için gerekli olan yaygınlığın, gerçekten bir anlam ifade etmesi için belirli bir özgüllük taşıması gerektiği.

Pepe, sıcakkanlı ve mülayim yaratıcısı için ne anlam ifade ediyordu? Furie’nin 2015 yılında Daily Dot’a verdiği röportajda ifade ettiği gibi:

Pepe felsefem basitti: “İyi hissettiriyor adamım.” Pepe kelimesinin anlamına dayanıyor: “Pepe’ye gitmek” (pee pee: işemek, Ç.N). Pepe ve arkadaşlarını fiziksel, duygusal ve ruhsal olarak karikatür yoluyla sunmaktan büyük bir haz alıyorum. Her karikatür kutsaldır ve okurlarımın sevgisi bütün farklılıkları, acıyı ve “iyi hissetmekten” duyulan korkuyu aşıyor.

İyi hissetme” nosyonu – ve bunun kaygısız kurbağa imgesiyle birleşimi, popüler boş gösteren ve anlamlı sembolün arasındaki hoş noktaya isabet etmiş gibi görünüyor- kısa sürece görsel paylaşım sitesi 4chan’de yer ederek anti-sosyal ve aşağı doğru hareketlilik gösteren genç erkekler arasında özel bir değer kazandı.

Filmin açıklamasına göre Pepe’nin 4chan’e girişi özellikle kurucu olan 2000’lerin ortasındaki internet kültürünün daha profesyonel, metalaşmış ve sosyal medya tarafından güdülen ardılı tarafından yerinden edilmesi anında gerçekleşti. Kuru pozitiflik ve yanıltıcı bireysel başarı imgeleri özellikle instagram gibi siteler sayesinde yeni görsel lingua francaya dönüşürken karakter zamanla, üzgün kurbağa gibi yeni versiyonlarıyla yarı özerk duygusal muhalefetin sembolü olarak yerini aldı.

4chan’le ilişkilenmesi sayesinde Pepe’nin aşırı sağ tarafından sahiplenilmesi için gereken koşullar sağlanmış durumdaydı. Fakat ironik biçimde kitle kültürüne beklenmedik bir giriş yapması, karakterin online gericilerin eline geçişini hızlandırdı. Katy Perry ve Nicki Minaj tarafından yapılan paylaşımlar sonrasında karakter hızla internet ana akımındaki genç kadın ve erkekler tarafından sahiplenildi. 4chan’in kendilerini beta olarak tanımlayan erkeklerinin tepkisi ise hızlı ve doğası itibariyle çirkin oldu. Filmin açıklamasına göre Pepe’yi kendilerine mal eden anonim kullanıcıların temel refleksi, karakterin imajını normal insanlar (normies) tarafından kullanılamayacak seviyeye getirinceye kadar değiştirmekti. 2016 tarihli bir Baffler makalesinde açıklandığı gibi:

Erkek hakları siteleri ve kimi geek altkültürlerde “beta erkek”, kişilerin kendilerini tanımlamak için çok sık kullandıkları, hem aidiyet belirten hem de kişinin kendiyle dalga geçen bir ifade. Özgün karikatür formunda Pepe, acınası ve sürekli dalga geçilebilecek biri. Fakat onun kurbağası görünümü, 4chan’de capsleştirildikçe giderek daha tehditkar bir hale bürünmeye başladı. Pepe kadın düşmanlığı, ırkçılık ve kin kusan rahatsız çığırtkanların favori ikonlarından birine dönüştü. Geekleri rahatsız eden biçimde Pepe, normal insanlar arasında da popüler hale geldi ve işte tam da bu nedenden dolayı Youtube’da sinirli Pepe’nin kudurmuş biçinde çeşitli erkek sesleriyle, “Normaller! Sayfamdan s*ktirin!” diye bağırdığı videolar bulabilirsiniz.

Her ne kadar sonuçların üzerinde etkili olduğundan şüphe etmek için sağlam sebepler olsa da karakterin bu yeni ve çirkin biçimi, Clinton ve Trump arasındaki rekabet ile görünür hale gelen kültürel bölünmeyle ilgili oldukça gerçek bir şey ortaya koyuyordu. Seçkinci liberalizmin en kibirli hattıyla; kışkırtmak, rencide etmek ve sınırı aşmak için elinden gelen her şeyi yapan bir muhafazakar saray soytarısının karşı karşıya geldiği bu seçimde Pepe’nin yeni kazandığı tiksinç anlam, onu Cumhuriyetçi adayın bizzat kendisine benzer bir dijital takoza dönüştürdü.

Daily Stormer’ın stil rehberinin 2017’de Huffington Post tarafından açığa çıkarılan bir versiyonu Pepe’nin gerici formunun kilit noktasın “şakaydı, şaka değildi” sarmalının bilinçli bir ironiyle birleşmesi olduğunu açıklıyordu:

Sitenin havası hafif olmalı” diyor rehber. “Birçok insan yakıcı, öfkeli ve ironik olmayan nefret biçiminde algılanan içeriklerden rahatsız olur. Endoktrine edilmemiş olanlar bizim şaka yapıp yapmadığımızı anlamamalılar.”

Trump’ın kendi retoriği gibi Pepe de internette trollük yapmak için etkili bir araç olduğunu gösterdi, zira bir çizgi karakter olduğu için onu ciddiye almak neredeyse utanç vericiydi (Clinton’un 2016 tarihli açıklama gönderisinde yer alan “O çizgi kurbağa fark ettiğinizden çok daha kötü” ifadesi kast edilen şeyi gösteriyor). Ciddiye alma çabaları da yalnızca sembolik gücünü arttırmış gibi görünüyor. Clinton bir konuşmasında alternatif sağı kınamayı seçince, üyeleri doğal olarak bunu bir zafer olarak karşıladı.

Filmin kalan kısmı Furie’nin karakterle rahatsız edici ilişkisini ve Pepe’yi gerici çağrışımlarından kurtarma mücadelesini konu ediyor. Telif avukatlarının yardımıyla Furie kurbağanın posterini $29.95’a satan Alex Jones ve ırkçı çocuk kitabı Pepe ve Pede’nin Maceraları’nın yazarına karşı hukuki zaferler kazandı. Film bir ölçüde muğlak fakat ümitli bir notla sona eriyor; Pepe, Hong Kong’da popüler bir protesto sembolü olarak yeniden hayata geliyor.

Eğlenceli, bilgilendirici ve çoğu zaman, Furie’nin çizimlerinin güzel bir şekilde canlandırılması ve sanatçının sessiz albenisi sayesinde, konusuna rağmen izlemesi keyifli bir belgesel olan Feels Good Man’in, internetin tuhaf görsel simyasıyla ve modern sağın ustaca silahlaştırdığı bu tuhaf postmodern karakterle ilgilenen insanlar için izlemenmesi bir zorunluluk.


Metnin İngilizce Aslı: Savage, Luke, “How Pepe the Frog Morphed From a Goofy Cartoon to a Hate Symbol”, Jacobinhttps://jacobinmag.com/2020/09/pepe-the-frog-documentary-feels-good-man-review (Son Erişim Tarihi: 24.10.2020)

Çeviren: Deniz Ekim


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hollywood Grevi: Yapay Zeka ve Yaratıcı Gayri-Maddi Emek

2 Mayıs 2023 tarihinde Amerikan Senaristler Birliği’nin ( Writer Guild of America - WGA ) çalışma koşullarının iyileştirilmesi hedefiyle başlattığı Hollywood Grevi, ABD’nin eğlence sektöründe uzun süredir görülmeyen kapsamlı bir iş bırakma eylemine dönüştü. Temmuz ayının ortalarına doğru Beyaz Perde Aktörleri Derneği ( Screen Actors Guild - SAG ) ile Amerikan Televizyon, Radyo Sanatçılarının ( American Federation of Television and Radio Artists - AFTRA ) bir araya gelerek oluşturduğu Amerikan Oyuncular Sendikası’nın ( SAG-AFTRA ) WGA’nın 2 Mayıs’ta başlattığı greve katılmasıyla birlikte iş bırakma eylemlerinin kapsamı daha da genişledi. Grev devam ederken ülkede yayınlanan ünlü talk show’lar ve dizilerin kesintiye uğraması dışında, bazı sinema filmlerinin vizyon tarihleri değiştirildi.   Yaklaşık beş aylık bir süreyi kapsayan Hollywood Grevi 25 Eylül’e gelindiğinde taraflar arasında uzlaşıya varılması sonucu askıya alındı. Fakat kısa bir süre sonra bu uzlaşının, sadece senaryo yaz...

Elinizi Çabuk Tutun Yoksa Gramsci de Trump'a Oy Verecek(!)

Gazete Oksijen’in geçtiğimiz günlerde Wall Street Journal yazarı Kevin T. Dugan tarafından kaleme alınan “Meet MAGA’s Favorite Communist” başlıklı yazısını “Gramsci nasıl Trumpçıların favori komünisti oldu?” başlığıyla Türkçe’ye çevirmesi hatrı sayılır bir süre önce dolaşıma giren bir anlatıyı yeniden keşfetmeme neden oldu; Aşırı sağın Gramsci’nin başta (kültürel) hegemonya olmak üzere kimi fikirlerini sahiplendiği iddiasını temeline alan bu yazılar, kültürel çalışmalardan uluslararası ilişkilere bir çok disiplinde pek çok kez “esnetilmeye çalışılan” Gramsci teorilerine benzer bir biçimde, çarpık bir anlatıyı sahiplenerek okuyucuya olmayan ve/veya eksik bir Gramsci anlatısı sunuyor. Tıpkı geçtiğimiz yıl sonlarında Giorgio Ghiglione’nin Foreign Policy’de yazdığı “Why Giorgia Meloni Loves Antonio Gramsci” başlıklı yazısı gibi, WSJ’de yer alan bahse konu yazıda, Gramsci’nin “sınıf mücadelesinin merkezine ekonomi yerine kültürü koyduğu” iddia ediliyor. Her iki yazıda örneğine kolaylıkl...

Çeviri | Guglielmo Carchedi - Makineler Değer Yaratır Mı?

(Artık) Değerin Tek Kaynağı Olarak Soyut Emek Soyut emeğin değerin ve artık değerin tek kaynağı olması Marx’ın iktisat kuramının temel varsayımıdır. İlk olarak, neden emekçiler (artık) değer yaratsın ki? En sık duyulan itiraz, üretim araçlarını ve sermayedarları (artık) değerin üreticilerinin dışında tutmak için hiçbir nedenin bulunmadığıdır. Üretim araçlarıyla ilgili olarak, argüman iki türe ayrılabilir. Daha fazla aşırıya kaçan argüman, emekçilerin yokluğunda üretim araçlarının (artık) değer üretebileceğini savunmaktadır. Örneğin, Dmitriev’in iddiasına göre: “Tüm ürünlerin sadece makinelerin çalışmasıyla üretildiği bir durumu tasavvur etmek kuramsal açıdan mümkündür; öyle ki hiçbir canlı emek birimi (ister insan isterse de başka bir tür olsun) üretime katılmamakta ve buna rağmen belirli koşullar altında bu durumda endüstriyel kâr ortaya çıkabilmektedir; bu, üretimde ücretli işçileri kullanan günümüzün sermayedarlarının elde ettiği kârdan herhangi bir şekilde temelde farklılaşmayacak...